31 Aralık 2009 Perşembe

Zelda:Stockholm işi karükatür



Dün geceki internet mesaim de yeni bir blog buldum, mutlu oldum. Hatun karikatürcü, belli gazatelerde yayınlanıyormuş! Bir de Zelda diye çizgi romanı var ki normal günlük hayatan anlatıyor, öle süper kahramanlar felam yok etrafta. İlk okuduğumda direk aklıma American Splendor geldi -bilmeyenler için American Splendor: Hastenede çalışan sıradan bir memur kendi sıkıcı hayatını çizilmişti, bildiğim kadarıyla buda ilk kahramansız çizgi romandı- Neyse efendim ben baya bir eğlendim hem blog'u okurken hem de Zelda'yı kurcalarken.

Blog'a bakınmak isteyenler için tıklayınız şuraya. Blog İsveçce ama internet'in nimetlerinden yararlanın ve google translate kullanın efem. İsveçce-->İngilizce çevirileri gayet başarılı. Birde kensinden izin alarak çaldığım Zelda'dan bir kısım koyam (Cem Yılmaz'ın kadınlar niye master degree yalancıdıra çok uyuyor sanki).

Sol Balon: Eee, Meksikada buluştuğun çocukla nasıl gitti?
Sağ Balon: Aa sağol. Ben aşk olduğunu sanıyordum ama aslında bel soğukluğu varmış.

30 Aralık 2009 Çarşamba

Sil Baştan




Yılbaşı gecesi için yapılmış olan Stockholm otel ve gece klübü rezervasyonunu 30 Aralık itibari ile iptal etmiş bulunmaktayım. Yarın Stockholm'e gidecek grup şimdiden içmeye başladılar içerde yeni yılı kutlamak için ,1 gece önceden. Bende anca çay içip tez yapayım zaten.

Neden iptal ettirdim sorusuna bende cevap veremiyorum; teze çalışmam gerek, çok masraflı , yarinki 23 kisilik grupda 3 saptan biri olmak vs. vs. Cevabın hangisi olduğunu seçemiyorum ama bildiğim şey kesinlikle teze zaman ayırmadığım için pişmanlık duyacağım malum 2-3 haftaya bitmesi gerekiyor. Planların gerisindeyim an itibari ile.

Neyse bu sene doğum günümü evde TV izleyerek geçirmiştim, yılbaşıda onu takip edecek gibi. 12de tez yazmak istemiyorum, malum bütün yılı tez yazarak geçirmeyim en iyisi o anda bir bardakda olsa birşeyler içmek, yıl güzel geçsin.

Şimdiden hepinize iyi yıllar!

29 Aralık 2009 Salı

"senden kasiyer felan olmaz"


Blogda her ne kadar İsveç ile ilgili bazı şeylere sövsem de, bakmayın siz, ben hayatımdan çok memnunum. Ne alkol satışının tekel olması, ne havası nede insanlarının öküzlüğü benim memnuniyetim için engel teşkil etmemekte. Bunun başlıca noktası ise buraya nereden geldiğimi bilmek olsa gerek.

Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliğinde de öğrenciyken, İzmir'de yeni açılan IKEA'ya başvurmuştum, duyduk ki gece rafları dolduracak part-time öğrenci arıyorlar. Neyse çağırdılar, gittik, önce dediler "sen mühendislik okuyorsun rakamlarla aran iyidir gel kasiyer yapalım". "İyi" dedim, ne diyeceğim. Ardından mülakatın son kısmı için mağaza müdürü ile görüştürdüler. Hatırladığım kadarıyla sadece 1-2 dakika sohbet ettik, ardından "senden kasiyer felan olmaz" dedi ve benle görüşmesi için lojistik müdürünü çağırdı odaya. O gün ben üniversite 2.sınıftaydım ve o gün çevre mühendisi adayı olarak son günümdü.

Tabii ki, geçen süre zarfında arkadaşlar, iş yerindekiler ve aile gibi destekleyen bir çok faktör var ise de; o kırılma anı olmasaydı muhtemelen şu anda vasıfsız bir çevre mühendisi olacaktım. İşte bu yüzden söverken, mutlu olmayıda bilmek gerek.

Urfa'lı Abi Ver Elini Öpeyim



Haber hürriyetin websayfasından. Dikkatimi çeken olay ise Urfa'lı iş adamının yaptığı. Ben size olayı özet geçeyim: Kıbrıs uçağı iptal ediliyor, yolcular protesto ediyor ve protesto sırasında urfalı iş adamı çantasından bir şişe viski çıkarıp, kalabalığa veriyor gazı:

"Buradan bir yere ayrılmıyoruz. İçkiler ve sigaralar benden"

İsveç de insanların birbirlerine içki ısmarlaması, Türkiye'nin AB'ye girmesi kadar kadar abesle iştigal bir hadise. Hatta adamlar ev partisine getirdikleri içkilerini, dibinde kalmışsa, eve dönerken hiç acımazlar birlikte götürürler.
Neyse ben haberi okudum hemen ardından açtım kariyer.net ile secretcv.com'u Türkiye de iş bakmaya başladım. Urfalı abi sağolsun ülkeme olan sevgimi arttırdı.

25 Aralık 2009 Cuma

Yırtık Dondan Çıkan İkili



Klibi, zaplerken geçen hafta TV de görmüştük ilk, hatta herkes aynı soruyu sordu birbirine:

Bu klip gerçek di mi?

Neyse gerçekmiş, hatta bu şansız olaydan iki gün sonra bi ev partisinde "check this cool song" diye biri çaldıki o anda TV de izleyen bizlerin hepsi ekrana bakıp "hakketen gerçekmiş laaann" diye tekrarladık. Aslında ne şarkının ne de klibin üstünde durmaya gerek var. Zaten sözleri "I'm on a boat, eveybody looking me cuz I'm sailing on a boat" olan bi şarkıyı buraya koymam saçma.
Ama şarkı çok feci dilime takıldı. Buda tezin yan etkilerinden biri olsa gerek di mi!
"I'm on a boat bitch. This boat is reall!!"

Winebook

Malum buaralar İsveç de noel tatili. İsveçliler için çok anlam ifade etsede, benim için sadece kapalı süpermarketleri ve system bolageti(alkol satan yer) ifade ediyor. O yüzden çarşamba günü iş yerinde topluca system bolaget'e gittik.


Resimdeki iş çantam biraz komik durmuş diye çekiverdim resmini. Aldığım şarap buranın köpek öldüreni, tabii 12 liraya köpeköldüren olur mu diyorsanız, onu bende diyorum merak etmeyin ama en ucuzu o. Karton şarapdan da hafta sonuna Sangria yapmayı planlıyorum, hadi hayırlısı.

13 Aralık 2009 Pazar

Göta Kanal 3

İsveç de bu sene vizyona giren film. Ben 1-2 nereye girdi diye merak ederken, wikide yazdığına göre 4'ü çekmeye başlamış, 5'in de senaryosu üzerinde çalışıyorlarmış. Demek ki yapımcılar Göta Kanaldan memnunlar.


Buarada Göta Kanal'ı Göteborg'dan başlayıp İsveç'in doğu sahiline kadar giden su kanalının ismiymiş. Bu bilgide filmin bize kattıkları olsun.

11 Aralık 2009 Cuma

Oldu mu José!

Hafızam yanıltmıyorsa İstanbul da lise'yi okurken dinlemeye başlamıştım Lounge FM'i (Istanbul 102.0). Ne İzmir'e taşınmam nede sonrasında İsveç'e taşınmam dinlememe engel oldu, malum radyonun sadece İstanbul da frekansı mevcut. Evde olduğumda netten açar dinlerim. Reklamlarda arada kendi organizasyonlarından bahsederler ki o radyonun sadık dinleyiciysiseniz genelde ilginizi çekecek isimlerdir.



Neyse beni bu post'u yazmaya iten isim: José González. İsmine aldanmayın kendisi İsveç'li olur. Zamanında biri tavsiye etmişti(ismini unuttum o kişinin kusura bakmasın), o gündür severim karanlık İsveç günlerinde güzel gider. Malum eleman bu hafta sonu İstanbul da çıkıyormuş. Adamla aynı ülkedeyim daha bir konserine gidemedim. Neden?? adam çıkmıyor sahneye kardeşim burada, gidiyor sağa sola, Stockholm'e gelince tık yok. Kıskandım ne yalan söyleyeyim. Buarada tanıtımlarda geçen "...Arjantin kökenli, İsveçli sanatçı...." olmamış. Kendisi Şili asıllıdır efem, bilgilerinize.

İki adette parçasını iliştireyim. Birincisi radyoda reklamlar da dönen parça Teardrop diğer ise benim favorim olan Down the Lines.




10 Aralık 2009 Perşembe

Finché c'è vita c'è speranza*


Başvurduğum işlerden gelen ret e-postalarına karşı vurdum duymaz bir yapıya sahip oldum. Ama mülakata çağrıldığım bir işten, ki kendisi aynı zamanda eski firmam olur, olumsuz geri-dönüş olmak biraz koydu. Geriye kalan tek şey başlığı anımsamak...

*: Hayat varsa, umut vardır.

8 Aralık 2009 Salı

Üçgen'e Son!

Yüksek öğrenim hayatım, nerede yaşarsam yaşayım üçgenler eşliğinde geçiyor. Aklınıza geometri gelmesin başka üçgen bu: İzmir de üniversite okurken, bir yandanda iş durumu vardı (eve ekmek parası getirirdim ağbeyy-emrahemrah). Bu nedenle ev-okul-iş, sırasıyla Karşıyaka-Buca*-Bornova üçgenini yapardım haftada 2-3 gün en az. Şekilde kolaylım cancanlı olsun;


İkinci üçgende bu sene İsveç'e kısmetmiş, yine aynı şekilde ev-okul-iş/Västerås-Eskilstuna-Örebro sıralamasıyla beni benden almakta kendisi. Hele buradaki toplu taşıma ücretleri ile finansal destek sağlayan bütün aileyide kendinden almakta. İş, tez işi olduğundan emrahemrah modlarına giremiyorum. Västerås yada Eskilstunadan Örebro'ya tren ile gitmenin maaliyeti 90 SEK (18TL), süresi her iki şehirden de 1 saat. Allahtan, Västerås ve Eskilstuna arasına birşey ödemiyorum, oda 30 dakika alıyor. Onunda şekli şurda;


Neyse yarın bu üçgenede son veriyorum Eskilstuna daki son dersime gideceğim , bidaha da gitmem. Ama kardeşim bu nedir çürüdüm trenlerde uyuya uyuya.


*: Buca'nın yanına yıldız koydum,söylemeden edemeyeceğim, üniversite Buca'da felan değildi, Buca diye geçiyor ama otoban yanında bir tepede, hatta tam ismi Tınaztepe. Allah taaa belasını versin oranın diyor ve geçen 4 seneme selâm ediyorum.

5 Aralık 2009 Cumartesi

Allahım Bu Nasıl Acıdır:Cacık!


Ayıptır sölemesi dün oda da çilingir sofrası kurduk. Tabiki gece sonunda bulaşıkların hiç birine dokunulmadı kaldılar oda da sabaha kadar. Yanlız o yemedeğimiz cacık neymiş öle. Birde içine 3-4 diş sarımsak basmıştım fazladan. Yok böyle ızdırap, sabah uyanıyorsun oda büsbütün sarımsak, üstüm başım, yatak halıya kadar sinmiş koku.

Nese cam kapı açık sirkülasyon yapıyoruz şimdi.

edit: camı kırdım ( 1 gün sonra)

4 Aralık 2009 Cuma

Gece Raporu

Gece 3 itibari ile evdeki durum
  • Salonda kanepede sevişen iki tip
  • Tuvalette deliği tutturmaya çalışan bir ispanyol ve ona deliği tutturmasında yardımcı olan fransız
  • Mutfakda kızamış patates yapmaya çalışan bi koreli
Tahmin etmek zor değil hepsi zil-zurna, benimse yarın 6da kalkmam gerekiyor. Şimdiden bana geçmiş olsun.

3 Aralık 2009 Perşembe

Tebrikler Sayın Hırsız

Hakketen tebrikler, bisikletimi çalmayıp onun yerine bisikletin üzerindeki kilidi çalan hırsıza. Bu ne düşüncedir, nasıl bir zekadır. Madem alıyorsun kilidi bisikletide al götür.

Sayın Hırsız! Bak sayın diyorum hala sana. Ben sana yapma demiyorum, hobi olarak yine yap.

Havalar Isınıyor. Yihuuu!



Evet evet saçmaladım! 2 gündür hava -7 lerde dolaşıyordu neyseki yine ısınıcak içimiz sıcacık hava ile(!) Bu arada resmin alt kısmına dikkatlice bakarsanız, güneşin doğuş ve batış saatini görebilirsiniz. Sanmayın ki güneş 8:30 da tepede parlıyor. Hayır efem, o güneş 8:30 da yavaş yavaş çıkmaya başlıyor ama nereyeee? Zilyon kat gri bulutun arkasına, yani siz onu göremiyorsunuz sadece sokak zifri karanlık olmuyor gri bi renkde takılıyorsunuz.
Daha fazla içinizi karartmayım, eğer bulunduğunuz yerde güneşi görebiliyorsanız, tadını çıkarın.

29 Kasım 2009 Pazar

Sağol Be!

Emirates Cargo'nun bana uygun gördüğü iş, üstüne çok konuşmaya gerek yok gerçi. Bide utanmadan demiyorlar mı " ...that much your job preference criteria".

24 Kasım 2009 Salı

Steak a la Toulouse

Aslında Fransızlar ihtilal sırasında Madam Antoinette'yi boşuna harcamışlar. Teyzemiz malum ekmek ve pasta arasındaki bağı kuran insan, "ekmek bulamazsanız, pasta yiyin". Aşağıda ki eski Fransızların ne yaptığını görünce anlayacaksınız ki, teyze aslında cümleyi halka uyarlamış.

Tarif, 1800lerdeki bir Fransız aristokratın kendi kişisel yemek kitabından. Yanlız videonun başında hemen 3 tane biftek görüpde yemeğin 3 kişilik olduğunu sanmayın, sona doğru gidince nedemek istediğimi anlıyorsunuz.




Lakin videoyu izlediğinizi sanarak anlatıyorum: Ben o adama kafa tekme tokat girerim! Ya madem atacan o gül gibi iki parçayı, ulem bitanesini yataydan kes ikiye al sana kalkan niyetine iki parça et, niye ziyan ediyorsun ikisini birden. Aristokrasini, burjuva ayaklarını geçtim o yerken ağzından çıksan ses beni bitirdi hele o şarabıda içerken bi ağız gargarası sesi çıkarıyor ya, off off.

Buarada ismi çok çekici olsada bence tarifde de çok bişi yok al eti - sür hardalı - koy ateşe.

21 Kasım 2009 Cumartesi

İspanyol Tipi Bilim


Hep İsviçre yada İngiltere de ki mi üniversiteler araştırma yapacak! Yok kuru üzüm kanseri yenermiş... Domates kan yaparmışş.. vs. vs. Al buda İspanyol araştırımacıların sonuçları:

"İçki Erkeklerin Kalbine Yarıyor"

Zaten arada anlatıyorum bizim evdeki İspanyolları, bunların bilim adamı versiyonu da pek farklı değillermiş anlaşılan. Hele haberde geçen "..bazı durumlarda içkide ölçüyü kaçırmanın dahi erkeklere yaradığını söylüyor." bu cümle beni araştırmanın İspanyol bilimadamları tarafından yapıldığına ikna etmeye yetti.


Arada bilime sövdüğüm oluyor ama sen bilimini böyle yap, canımı ye. Ne hep öle iç karartıcı haberler,"Hepiniz öleceksinizzzz uleynn,Kanser olacaksınızz kanseerrr" diye. Al bak, bir iki İspanyol phD araştırma grubuna, gör araştırmanın yönü nasıl değişiyor.

Buarada BBC Türkçe sitesi çok güzel olmuş. Uzun süredir günlük okuyabileceğim düzgün bir haber portalı arıyordum. Beni yarı porno yarı magazin Hürriyet web sayfasından kurtardıkları için ayrıca teşekkürler. Haberde oradan

18 Kasım 2009 Çarşamba

Şerefsizim Aklıma Gelmişti(!)



Malum tez için akademisyen amcaların makalelerini yada konu üzerine yazılmış tezleri felam kurcalıyorum çokca. Baştan söyleyeyim: Hepsine kafam girsin. Muhtemelen yukarıdakı tezinde sahibi benle aynı düşümüş olacakki150 sayfalık master tezi yazdıkdan sonra oda sokarım böle bilime diyip gördüğüm en güzel motivasyon cümlesini koymuş tezinin başına.


Genelde malum bu akademisyenci amcalar pek bi ciddilerdir, pek bi bilime felam kafa yorarlar(en azından dışardan öle duruyor). Ne diyim, benim gibi sıradan şeyler onlar için boş anlamsızdır, yapaydır, kendilerine birşey katmaz. Hatta bu motivasyon cümleleride genelde cok allı pullu saçma sapan kasış bir İngilizceye sahip olur, karizmatik olsun felam diye. Aslında bu İngilizcenin bizim dilimizdeki karsılığı Bülent Ersoy Türkçesidir, gersini siz anlayın artık.


Bende tez bitince böyle bişiler bulmak istıyorum gerçekten beni yansıtıcak birşey. Aklıma ilk gelen Erman Toroğlu yada Ahmet Çakar felam geliyor onlardan bir alıntı güzel olabilirdi. Gerçi onuda İngilizceye çevirince anlamı felam kaybolur vurguyu yapamayız. Neyse daha doğmamış tez için isim bulmaya calısmak gibi, bunu ilerde düşünürüm artık.


”…hepsinin canı cehenneme… insanlık için çalıştık sokakta kaldık, atom fiziği de profesörlük de yerin dibine batsın …”

Kadir İnanır

13 Kasım 2009 Cuma

Memory of "common friend of everyone"


Ta ki video'yu görene kadar müzik videosunu mu koysam yoksa direk şarkıyı mı yüklesem kararsızdım. Video'nun başındaki konuşmada bir cümle yetti.

- common friend of everyone (Eugane şarkıyı kime yazdığından bahsederken)

9 Kasım 2009 Pazartesi

Kofola






Hala üşenip yazmadım Bratislava'yı ancak oradan aklımda kalan Kofola'yı yazam. Aslında ilk bakışda dark bira'ya benziyor en azından ilk baktığımda ben öle sanmıştım. Yer:Pub, İçiçi Kitle:Gençler, olunca aklıma başka bir ihtimalde gelmedi. Velhasıl kelam kendisi ne Bira nede başka bir şey, sadece Kofola. According to Wikipedia(tez artık rüyalarıma giriyor), Kofola karbon bazlı hafif-içecek'mişşş. Ama hem sunum hem görünüş olarak bildiğin bira gibi duruyo, aslında tadıda koladansa daha fazla alkollü içecek gibi, ancaksız alkolsüz. Neyse bu saçma sapan açıklamalar yerine resime bakabilirsiniz.


Anlamadığım konuya gelince böyle bir içeceğin niye diğer ülkelerde yaygınlaşmadığı, özellikle sunum açısından. Bir ara bizde Ritmix diye yer gök inlemişti ama sonuç:sıçışş. Çünkü bar'a giden hiç bir insan elinde ananaslı ritmix şişesi ile takılmak istemez(en azından birayı seven ben). Kofola sadece Çek Cumhuriyeti ve Slovakyada tüketiliyormuş. Hatta pazardaki en fazla tüketilen 3. içecek olarak. Demekki birayı seven milletlerde bu iş tutmuş. Zaten kısa Bratislava tecrübesinde de barda insanların akşamda olsa gündüzde olsa Kofola'yı sık tükettiğidi. Özellikle millete alkolsüz güzel bir alternatif sunulması güzel olur. Daha bir bar/pub adabında duruyor. Hem bira gibi takılıyorsun hemde alkol almıyorsun barda elinde meyve suyuyla durmakdan çok daha çekici.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Temiz Kulaklıkların Sırrı(!)


Direk kulaklığa uyguladığım dayanıklılık testini anlatayım: Bir adet kulaklık alınır önce kotun cebine konur, o kot ters yüz edilir ve çamaşır makinesine 40 derecede 1saat 15dakika yıkanır. Ters yüz etmedeki amaç cep dışarı baksın, kulaklık suyu deterjanı daha iyi emsin diye. Yanlış anlaşılmasın olayın kotla alakası yok hanii. Sonra o kot çıkarılıp, çamaşırlığa asılır taki kulalık kuruyana kadar. Yaklaşık 1 günün ardından kulaklık tekrar çıkarılıp denenir. Sonuç: Kusursuz.

Yaptığım salaklıkdan daha çok beni şaşırtan o kulaklığın çalışması, hatta sesinde hiç bir sorun yok. Hem yıkamış oldum temiz oldu.
Adamlar ne kulaklık yapmış be!

6 Kasım 2009 Cuma

Notum/Notun/Notsun


  • Bu havadan nefret ediyorum, yok yok soğuk felam değil bildiğin paso bi karanlık bi sisli gizemli. Batmen deki Gothemcity mübarek, bence ismide Gothenburgdan(Göteburg'un inglizcesi)geliyor ya oranın neyse.
  • Tez anamı ağlatıyor. Her okunan makale yada edinilen bilgi tezi daha da karmaşık hale getiriyor.
  • Bot giymeye başladım gene. Bunlarla yüreyemiyorum ben. Kadinlarin topuklu ayakkabı ile yürüyünce girdiği şekilden şekle giren yaşam formuna büründüm.
  • Zaten İsveçden önceki periyodu İzmir-Marmaris/İçmeler arası geçen bi insanda ne bot ne palto gezer ki. Yamulmuyorsa, bu botu teyzem bana lise 2 de felam aldıydı. Hala yeni gibi. Olan güzelim sandeletlerime oldu.
  • Hava fizyolojimide etkiliyor, böle bitkin yorgun hallerdeyim. Tekraren fazla uyumaya başladım. Tavuk misali 11 de yatakdayım her akşam.
  • Bugün zoraki partiye gideceğim kendimi tekrar aktif hale getirmem gerek. Parti zaten uzakda değil, uzak olsa kıçımı kaldıramam. Benim koridor da olacak. System Bolaget’e gitmek gerek.
  • Tatile ihtiyacım var desem adamı döverler valla. Haftasonu zaten hafif bir tatildeydim. Ahaa tatil mi dedim? Onu yazmayı unuttuk.
  • Bugün audioslave dinlerken pek yeni dinleyecek birseyler bulamadığımı fark ettim. Yeni güzel gruplara ihtiyaç var. Bu arada Beirut'un son albümü olmamış. cıkcıkcık....
  • Artik yeni tanıştığım her kadına çekinmeden soracağım ”bayyann göğüsleriniz mi küçük anam yoksa sen kambur musun” Hem göğüsleri küçük hemde kambur duran birini gormustum gecen sene. Rakim -2 oluyor o zaman. Fecii fecii

4 Kasım 2009 Çarşamba

Vay A.Q


Bugün eve dönerken trende makale okuyordum belki tezde işe yarar diye. Makale bitip baştan bi kontrol ederken fark ettim ki; cümlenin birini gayri ihtiyari karalıyıp , yanınada yorumda bulunmuşum. Kendi yaptığım şeye şaşırıp birde başkası yapmış gibi fotoğrafını çekiverdim.


Resime çift tıklarsanız çizdiğim cümle okunabiliyor.Lisans da çevre mühendisliği okuduğum zamanlar, hangi ders hangi hoca hiç hatırlamıyorum, ama aklımda kalan yenilenebilir enerji kaynağını en çok Finliler kullanıyor oda %16 olduğuydu. Demek ki yalanmış yada bilgi çok eski.

Makaleden teze bişi çıkmadı ama bloga girdi kendisi. Amaa hakket vay anasını adamlar bitirmiş olayı.

Cümle temiz bir şekilde: "As a consequence of the fact that all the electricity in Norway is produced by hydro-electric power stations."

29 Ekim 2009 Perşembe

İsveçde Sıçtım Mavisi


Sıçtın mavisi, aslında her öğrencinin kelime haznesinde bulunur. Ama yinede bilmeyenler için ekşisözlükden cikitamuz'un tanımını koyayım;

"ertesi sabah sınavın vardır ve sen çalışmaya 12 de başlamışsındır. acayip uykun vardır sürekli esnersin hiç birşey anlamasın. sonra bir anda sana bir enerji gelir. "tamam abi yaa anliyorum yapıyorum ben bu işi" dersin ama o da ne camdan bi bakarsın ki garip bir mavi... "sıçtım!" işte o mavi sıçtım mavisidir..."

Türkiye deyken final dönemlerinden önce arada sırada görürdüm kendisini, genelde sabah 5 den sonra ortaya çıkardı. Anlardım geriye 2-3 saatlik bir süre kaldı, ya biraz kestirir yada bele kuvvet deyip devam ederdim çalışmaya(yalan..bu sadece 1-2 kez oldu).


Kviksund-İsveç
resim çakma/çarpma değildir


Bugünde mavisi olmasada sıçtığım günlerden biri galiba, yarına yetiştirilecek bir rapor ve yapılacak bir sunum var. Bu sırada aklıma geldi o sıçtın mavisi nasıl olur İsveç de acepp diye. Malumunuz kışları burada güneş 8-9 itibari ile doğuyor. Durumu o anda fark eden birisinin sınavı gündüz seansındaysa, zaten sıçmayı geçtim kafadan sınavı kaçırmış olur. Herhalde olsa olsa "sulu sıçtın mavisi" olur o.

p.s: yazında tersi oluyor ondan niye bahsetmedim derseniz,size, yahu yazın ne sınavı güzel kardeşim demekle yetinirim.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Nite Monologue


-alcohol?
-no, thanks.
-...
-just kiddin'

27 Ekim 2009 Salı

Yak Anasını Satayım

Kaldığım evde İspanyol öğrencilerin her akşam bir tane yakmasına(sigara değil,diğeri) alıştım sayılır. İstinasız her İspanyol, akşam TV izlerken yada xbox oynarken yakıyorlar. Onlar için özel bir durum veya farklı birşey değil. Türkiye de en azından içenlerden gördüğüm kadarı ile, farklı/özel bir durum, hatta bulununca bayram olmuşcasına sevinirdi arkadaşlarım, 1-2 gün önceden hazırlık bile yaparlardı sadece o an için.

Dün İspanyol ev arkadaşım, artık olayı o kadar basitleştirdi ki, bir kaç dakika affallayıp baktım, sonrasında ile cep telefonu ile o anı ölümsüzleştirmeye çalıştım. Fotoğraf aşağıda. Fotoğrafın hikayes ise, arkadaş sykpe da annesi ve annanesi ile konuşurken üstüne bir tane yakıyor. Anne ile konuşmak bu olsa gerek:) Yak anasını satayım.

Bu arada meretin İspanyolca adlarından biri: El tabacco de la Turca (Türk tütünü)

Orgasm for your feet!

Yolda yürürken bir dükkanın vitrininde dikkatimi çekti. Aslında kafamda resmini koymak vardı ama videosunu buldum. Slogan biraz bizim arkadaş arası konuşmalarımıza benzemiş gibi, "giy bak, ayakların orgazm olacak oğlummm!".


24 Ekim 2009 Cumartesi

Tespit


"Herkes annesine aşıktır, aşık olacağı kadının da ona benzemesini ister..."

Bugün bir röpartajda okudum bunu acaba kadınlarla aramdaki sorun burada mı?

12 Ekim 2009 Pazartesi

Sonun Başlangıcı



24 yaşına kadar öğrenmemiştim pokeri, ta ki geçen haftaya kadar. Aslında bu birazda farkındalık ile yapılan birşeydi. Sonun başlangıcı, hayatımdaki böyle kırılma anlarını iyi bilirim.

10 Ekim 2009 Cumartesi

Smart Cimbom



Bugün resmdeki arabayı Stockholm de dolaşırken gördüm. Önce plaka ilişti gözüme, ardından renkler ve kapıdaki Galatasaray arması. Zaten araba bir kebabcının önünde duruyordu muhtemelen onundur.

İzmir de dolaşırken duvarda "Jag älskar dig!" yazısını görmem ile aynı şoku yarattı bende. O yazının postu da burada.

8 Ekim 2009 Perşembe

Kasaba Gel!




Ben süpermarketlerin gelmesiyle kasapların artık neredeyse tarihe karıştığını düşünüyordum. Onların artık sadece yüksek hacimli müşterilerle(otel, restorant vs.) iş yaptığını flm. Acetto'nun blogunda eski "adv" lere bakarken gördüm, "et alınca dükkan'dan alınır" demiş. Birde kasap dükkan'ın internet sitesini koyunca....eee bende de merak baktım.

Babam siz ne yapmışsınız öyle, bu ne kasabdır ulan, etin yanına koy kıyafet onuda satarsın bu dükkanda. Hakket helal olsun diyorum sahiblerine, gerçi normal etten 2 katıdır fiyatları ama fikir güzel, birşeyler üreteni takdir etmek lazım.

Dükkan internet sayfası için tıklayınız.

6 Ekim 2009 Salı

Adamı İçtiğinden İçeceğinden Soğutursunuz Siz!


İsveç de malum alkolizm almış başını gidiyor. Hatta bahsetmiştim bir ara ülkede alkol'de tekel mevcut. % 3,5 dan yüksek her türlü içeceği, buna bira da dahil, devletin kendi satmakda.
Nese geçelim kısa bilgilendirme geyiğini de, dün bu alkolizme karşı İsveç de faaliyet gösteren bi STK'nın alkolizm testini çözeyim dedim.

Sonuç;


Ya kardeşim herşeyi geçtim, insanların sabah 12de içmeye başladığı bir ülkede ben nasıl bu kadar yüksek çıkarım. Hatta o kadar yüksek değil, en yüksek (farligt=tehlikeli). Yani şurada keyif için 1-2 içtiğimiz birşey var , onu da burnumuzdan getiriyorlar.

İçince McDonalds'a bar çıkışı ayakkabısız gitmiş olabilir, arkadaşımın evine elim boş gitmeyim diye sokakdan yatak getirmiş olabilirim ama bu kadar da değil ya!

p.s:Sizde denemek isterseniz,buyrun: http://www.alkoholprofilen.se
İngilizce seçenek bulunmamakda ama google translate'den yararlanabilirsiniz. Her nekadar isveççe-türkçe çok başarılı olmasada, isveççe-ingilizce çevirileri baya iyi.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Tatile Çıkartan Şarkılar

Kış geldi, aslında bunu hava durumuna bakarak anlamaya çalışmaya gerek yok, ki, kendisi şu post atıldığı sırada 1 derece. Kışın geldiğini dinlemeye başladığım "yaz şarkılarından" anladım. Bütün haftadır kendimi alamıyorum bu parçalardan. Hatta bir ikiside altta bulunmakta.

Bu şarkıların ortak noktası: Hemen hepsi her an bavul toplattıracak gibi duruyor adama. Biraz dinlemeye başladıkdan sonra direk Ryanair'in sitesinde buluyorum kendimi. Hatta daha da ileri gidip okyanus aşırı yerlere bakmaya başlıyorum. Ne mutlu bana, ne kredikartımda ne de hesabımda o biletleri karşılayacak meblağ bulunmuyor. Aksi takdirde gaza gelmekten an meselesi.

Favori tatil mekanı Küba, bol bol mojito ve cuba libré hatta beraberinde puro (mümkünse geleneksel bacak arasında sarılan). Sahilde yatıp güneşlenmekten ziyade Havana'daki o şehir hayatını yaşamak, öle otel yerine, gayet sıradan bi evde olur. Her ne kadar sıradan evleri kırık dökükde olsa.

Neyse fazla sıkmaya gerek yok. Üşenmeyip iki şarkıyı upload ettim şimdilik, belki eklerim ilerde. Şarkıların klipleride çok güzel olduğu için direk şarkıları koymak istemedim.


Beirut - Postcards From Italy




King of Convenience - Misread

Soru:Kariyer?


Cevap: Biraz saçma gelmiyor mu.

resim: Moorea-French Polynesia

13 Eylül 2009 Pazar

Yeni

Yeni ev, yeni yaş, yeni arkadaşlar....

Artık uzunca biraradan sonra yazmanın zamanı geldi sanki. İsveç de Eylül itibariyle geride kalan yazda bi neden olsa gerek. Malum yazın ne pc başında oturmak istiyorum ne de evde.

Evet, evet yazmak gerek!

31 Mayıs 2009 Pazar

Şaşıran Hava!

Yaz geldi gelmesinede havanın İzmir ile aynı olmasını beklemiyordum. Haftasonu süper bir hava ile geçti. İki gün boyunca göl kenarında çimlerde geçirdik yayıla yayıla. Sağolsun, hiç eksik olmasın hava salı günü tekrar bizi nerde yaşadığımız gerçeği ile başbaşa bırakacak.
Yazları Marmaris de hava 24 derece olunca üstümüze üşüyebiliriz diye birşeyler alırdık. Dün ise burada tam tersi üstümüzdekileri çıkarıp güneşlenmeye başladık. Hatta utanmayıp göle bile girdik. Hafifden sırtımıda yakmayı becerdim.
Güneşli haftasonlarımız tekrarlanır İsveç de temennisi ile postu sonlandırıyorum. Birde göle girmeden önce foto..

Trentemøller



Cumartesi gecesinin en büyük kazancı benim için Trentemøllerdi. İsim ve vokal ilk başta direk kafamda Norveç'li izlenimi bıraksa da, bugün spotifydan dinlerken gördüm, Danimarkalılar. İlerde İskandinavyadan yardıran hatun vokalları gibi bir yazı yazmayı planlıyorum.
Trentemøller, en azından Moan kesinlikle o listede olacaktır.

Moan by Trentemøller

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Geceyi Gündüze Katmak

İsveç'deki gece gündüz olayına açıklık getireyim dedim. Burada gündüz gece süreleri biraz şaşırmıştır, doğrudur. Ancak 6ay gece 6ay gündüz gibide birşey sözkonusu değil. İsveçdeki nufüsun %70-80'i(kafadan salladım) güney bölgesinde yaşadığı için bu 6ay'lık genellemede doğru kaçmıyor. Ancak kuzeyde kalan şehirler de mümkün Kiruna,Lulea ve Umea gibi.
Ama şuda bir gerçek ki burada, yani Västerås'da(Stockholm ile ayni hizada kaliyor) bile hava kışları sadece 4-5 saat kadar aydınlık oluyor. Özellikle Aralık ayı tam felaket. 9da aydınlanmaya başlayan hava ve 02:30-03:00 gibi batan güneş.
Yaz'ın gündüz olayı ise 29Mayıs itibari ile aşağıdaki gibi. Fotoları dün gece klubünde ve çıkışda evin yanında çekildi. Ekinos 21 Haziranda. Aksilik çıkmaz ise o gün tripodla bütün günü saat başı çekmek istiyorum. Umarım yapabilirim. Nese o güne kadar aşağıdaki fotolarla idare edin.


saat 23:00



saat 24:00



saat 01:30

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Mezuniyet 2009



Mezun olan ben olmasamda bütün arkadaşlarım mezun oluyor. Nese bende(aslında daha çok kıçım) videoda yer almaktayım.

Thanks God, you re a man

Forward mailden ilk defa düzgün bir şey çıktı. Resimler İsrailli Goldmaster adlı bira markasının reklam kampanyasında. Resimlere tıklayında büyüsünler.


26 Mayıs 2009 Salı

Lucky Underwear


Bugün mağzaları boş boş gezerken dikkatimi çekti "lucky underwear". Mottosu süper.
"put them on, and we promise someone else will take them off"
Fiyatı biraz pahalı olmasaydı(199SEK=40TL) deneme amaçlı alacaktım. En azından ben sonra gelenlerin işi kolaylaşırdı İsveç'e.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Uyarıda Sadizim


Taylandlı komşumun çöpunde gördüm sigara paketini. Bizdeki "çok içme çükün kalkmaz" uyarısını adamlar biraz abartmişlar. Yasal olarak Tayland da üretilen bütün sigaralara uyari amaçlı bu fotoğraf konulmak zorundaymiş. Sigara içmeyen bir insan olarak beni bile ürpertti.

İsveç'e Gelip Yeni Türkçe Kelime Öğrenmek

Pazar gecesine uygun olsun. Ne zamandır aklımdaydı bu şarkıyı post etmek. İsveç de dolmaya yakın bir yılın ardından öğrendiğim yeni bir kelime oldu "depresyon".

Giulia y los Tellarini -Mi Niña




ps: Şarkıda İspanyolca. Sıcak sulara inme planlarım sinsice işleyecek.

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Dildildildildil...

Çok şey istiyorum çok.
İspanyolca öğrenmek istiyorum bir yandan İsveççe konuşabilmek. Anlayacağınız google translate gibi adam olmak istiyorum. Okuldaki arkadaşlarımla kendi dillerinde konuşabilmek istiyorum.
Ama en kabiliyetsiz olduğum konu kendinisi. Milli felaketim desem tutar. Yoksa yurtdışında yaşayıpda bu blog'u neden Türkçe yazayım ki, İngilizceme o kadar güvensem.
İngilizce bile ayrı olay toefl dan çakıp sonra IELTS'e girdim. Zar zor 6 aldım da mastera kabul edildim. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi mezunu olupda dil konusunda bukadar beceriksiz olmak herkesin haddine değildir. Hele hele yakınımda Derya gibi bir insan varken, ingilizce/fince/fransızca. Unuttuğum daha dil varmı Derya?


Bu önümüzdeki zaman dilimini kendim için "Dil Öğrenme" bölümü diyorum. Yazın bu nedenle İsveç de kalıp kursa gideceğim(kaydımı bile yaptırdım). Umarım yaz sonunda konuşma hayallarim var. Gelecek yılda okulda seçmeli İspanyolca dersi(bu hala proje) alcam.

Çok gaza geldim çokk

Jag vill tala många spårk som är spanska och svenska.
Också engelskaa:)

22 Mayıs 2009 Cuma

Polarizasyon


Şubat da Kiruna'dan bahsetmiştim. Kutup dairesinin üstünde kalıyor. Gidip turist information'a başvurursanız da kutup dairesini geçtinize dair sertifika veriyorlar 20SEK(5TL) karşılığına. Öle hoş bi anı olarak saklıyorsunuz sonra çekmecenizde. Bende çekmeceden çıkarıp blog'a koyam dedim.

Belki gaz verir felam.

21 Mayıs 2009 Perşembe

Navigasyon Nereye Gasyon!!

Videoda, Timirşova(romanya)'dan Sofya(bulgaristan)'a gitmeye çalışırken navigasyonun kısa diye önerdiği yol, sağolsun kısaydı!
Bu sırada Burak'ın benle ileri sürüş tekniklerini tartışmaya çalışması, en son cümlede ise navigasyona olan inancımız ayrı bir hava zaten.
Nese diyalog tam anlaşılmazsa altta bulabilirsiniz.

.


Burak:Abi vites değiştirirken zaman kaybediyorsun.
Cihan:A**na k**ayım rally mi bu zaman kaybediyorsun.
B:Sen vites değiştirene kadar araba geniş almaya başlıyor.
******sessizlik*******
C:Ben bu navigasyona sokam. Böyle yola mı sokar lan bizi.
B:Yaa kısa yol bu bence.
C: Evet belli!
B: Simon, did u fix the navigation?

19 Mayıs 2009 Salı

Sidikli İsveçliler

Daha çok değil 2-3 gün önce blogda "işemelerin en güzeli" diye post girmiştim. Kafamı sidikle bok ile bozacak kadar daha yemedim. Hatta Cem'in tepkisi;
-Biraz bize ne kardeşim senin çişinden.
Şeklinde olmuştu. Canı sağolsun.


Asıl konumuz ise İsveç'lilerin sokağa işemeleri ve kanunları. Bugün Metro gazetesinin haberinde öğrendim olayı. Biraz sözlük ve biraz arkadaş yardımı alarakda olsa anlamaya çalıştım. Haber'in net versiyonu buyrun burada.

Uzunca bir süreden beri İsveç'de sokağa işemenin cezası 800Sek(160TL). Ancak bu yasa her nekadar tolere edilsede yinede uygulamaları sıkça oluyor. Sokağa işemek derken kastedilen kamuya açık alanlar.İsveç'in güneyinde yeralan Skåne eyaletinde de 2006 yılında sokakda işereken yakalananların sayısı ile 2008 arasında bir kıyaslama yapmışlar. Sokağa işeyenlerin sayısı çarpıcı şekilde artmış. Skåne'deki şehirlere göre rakamların dağılımı aşağıda.

Parantez içindekiler 2006 rakamları ,solundaki 2008.

Şimdi benim aklıma gelen soru;
-Ülkede başka sorun kalmadı haber yapacak birşey bulamıyorlar? Bu ülkenin başka sorunu yokmudur ki ilk haberdir gazetede?


kaynak:Metro
resim:Göteborgs-Posten

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Imam Baildi


Imam Bayıldı değil, evet evet "Baildi" . Kendilerini Roskilde Festival(İskandinavya'nın en büyük festivali, yer:Danimarka)'inin line-up'na bakarken gördüm. Eee tabi isim bu olunca direk dikkatimi çekti. Ses Atina'dan yükseliyormuş.
Electronica Folk yapıyorlar. Etnik electronica dersenizde gider, oturur. Sadece Yunan, Ege ezgileri değil ayrıca Türk ve İspanyol çağrışımlarıda var. Gerçekten çok güzel ortaya karışık elektronik temelli bir Akdeniz müziği çıkmış ortaya. Alttaki iki parça tek albümleri olan Imam Baildi-Imam Baildi'dan seçtim. Daha fazla bilgi ve ilgi için myspace'lerine bakmanızı öneririm.

Den Thelo Pia na Xanarthis by Imam Baildi



O Pasatempos by Imam Baildi

No Youtube Land


Bugünlerde baya bir bloglarda dolaşıyor bu resim. Bende geri kalmayayım dedim kendimce.
No Yotube Land dışında "no oil sea" ve asıl favorim ise Norveç'in tanımlaması "selfish fisherman land"
Ha bide en altta dikkatinizi çekmeyebilir "war atticted" var.

dikkat:resme basınca büyür

17 Mayıs 2009 Pazar

Çişlerin En Güzeli


Herhalde ömrümdeki işediğim en iyi yerleri sıralasam, Slovakyada manzaraya işediğim(manzaraya bakarak doğrusu) birinci olurdu. O an hiç bitmesin istemiştim. Manzaraya öyle kaptırmışımki kendimi çişim bittikten sonra hala elimde ölece duruyordu.
soldan sağa: Ben-Daniel

hö?

Resim 2hafta önce İzmirde çekildi tarafımdan. Kıbrıs şehitlerinde Tansaş'ın yanındaki sokakda. Kim niye neden İsveç'ce yazar. Yazının sabihi kimdir merak etmekteyim.5N1K'lik bir konu aslında. İlk gördüğümdeki tepkimde hö? diye oldu(aslında hassiktir dedimde).
Acaba sahibi İsveçli hatunların tümüne mi yazmış bunu?


*Jag älskar dig(Ya elskar dey) = Seni seviyorum

İsveç'de Firma Sahibi Olmak!

İsveç de insanlar mütevazidir, alçak gönüllüdür. Bundan bahsettim mi bilmiyorum ama cep telefonumdaki fotoğrafları bilgisayara aktarırken aklıma geldi tekrar.
İnsanlar burada gösteriş meraklısı değildir. O yüzdendirki cip(jeep)'e veya lüks arabalara binmezler. Gece klubüne bisikletlerle giderler. Burada VIP diye bir anlayış yoktur yada şehirde zengin mühiti diye birşeyde söz konusu değildir. Bu böyledir takdir edileside birşeydir. Tabiki arada apacheler var arabayla gezen sağda solda ama maalesef onlarda genelde ortadoğulu sonradan olma İsveçliler.

Neyse aktardığım foto'ya gelince: Okuldaki bir proje sebebiyle haftada 1-2 Mälarplast diye bir KOBI büyüklüğünde bir firmaya gidiyorum. Plastik olan ne varsa üretiyorlar. Firmanın yıllık kazancı 4milyon SEK ( 800.000TL). Rakam baya bir hoş duruyor.Zaten firmada toplamda sadece 20kişi çalışıyor. Peki bu firmanın sahibi neye benzer ve işyerinde neyapar.
işte cevabı;


Evet adamımız Peter(klasik isveç erkek ismi). Geçen haftalarda şirkete gittiğimizde, Peter'in yaptığı plastiklere silikon çekmekti. Bir isçişi işe gelememiş,onun yerine kendisi yapıyordu. Galiba yukarda tanımlayı düzgün beceremediğim mütevaziliği foto güzel anlatıyor. Bir de aklıma bizim oralarda kıytırık dükkan, mekan sahibi insanları ve yaşam tarzlarını düşünüyorumda;
"Ceza-fark var".

8 Mayıs 2009 Cuma

"abi ben kullanırım"

Sofyadan ertesi gün sabah erkenden ayrılacağımızdan. Birimizin çok içmemesi gerekiyordu. Burak sağolsun fedakarlık yapıp.

"abi ben kullanırım"
"2bira içsem yeter"

Gibi babayiğit repliklerin ardından , Bulgaristandaki ucuz alkol onunda gözünü döndürdü.
Ve işte buda burak'ın ilerleyen saatlerde görüntüsü.



agd (amı-götü-dağıtmak)
sonuç: 2bira-1mastika-4rom

ama yinede en ayığımız kalmayı becerdi bir yandanda tebrik etmek lazım.

Nerdeydim Ben

Yoktum 2,5 haftadır neredeyse. Hayatımda ikinci kez roadtrip yapmış oldum bu yok olduğum zamanda.
Polonya-Çek Cumhuriyeti-Slovakya-Macaristan-Romanya-Bulgaristan-Türkiye

Aha buda resmi ne yaptığımızın.
Çok keyifliydi çok.


ps:derya biliyorum beni öldürüceksin geldin niye haber vermedim die. açıklayabilirim:)

7 Mayıs 2009 Perşembe

Döndümmm

Döndüm sonunda eve/köye/isveçe. Anlatacak çok şey var çok.
Hepisini yazacam sırayla yeriyle
hoşbuldumm

17 Nisan 2009 Cuma

Amansız Ol(mak)!

Fotoğraf ve videoyu görüp hemen futbol sanmayın post'un içeriğini. Bugün aklıma bu reklam sloganı geldi. Beraberinde zamanlamasıda. Reklam iki İspanya maçından önce TV ve internette boy göstermişti. Ama iki maçın ardından çekilen 0 puan (yazıyla sıfırr). Reklamdaki verilen gazlar ile sonucun apayrı olması, ironi yarattı.




Bende işe başvururken ve spora gitmeye başladığımda kendi kendime buna benzer birşey diyordum.

"Aslansın kaplansın"
"Vazgeçmek yok iş kabulu alana kadar başvurmaya devam"
"Hergün koşacam, düzgün beslenecem kilo vereceğim"
"Önce fit olcam ardından işe gircem, sonra bütün isveçli kızlar vercek bana"

Gibi gazlar veriyordum kendime. Neyse zaten başvurduğum işlerin hepsinden kabul gelmesi söz konusu olamaz. Yada 1 hafta içinde fit olamam. Ancak bugün çağırıldığım job interview'den red yemek, eve gelip başka bir işten red mailini almak ve üstüne gym'e gidip buhafta hiç kilo veremediğimi görmek(gerçekten düzgün beslenmiştim).

-Amansız Ol!
-Ooolllduu canımmm, başka!



Nese 17 Nisan benim için kayıp bir gün oldu. Belkide bugün herşey üstüste geldi. Yapcak birşey yok.

Yola devam!
 

Free Blog Counter
Poker Blog