31 Aralık 2009 Perşembe

Zelda:Stockholm işi karükatür



Dün geceki internet mesaim de yeni bir blog buldum, mutlu oldum. Hatun karikatürcü, belli gazatelerde yayınlanıyormuş! Bir de Zelda diye çizgi romanı var ki normal günlük hayatan anlatıyor, öle süper kahramanlar felam yok etrafta. İlk okuduğumda direk aklıma American Splendor geldi -bilmeyenler için American Splendor: Hastenede çalışan sıradan bir memur kendi sıkıcı hayatını çizilmişti, bildiğim kadarıyla buda ilk kahramansız çizgi romandı- Neyse efendim ben baya bir eğlendim hem blog'u okurken hem de Zelda'yı kurcalarken.

Blog'a bakınmak isteyenler için tıklayınız şuraya. Blog İsveçce ama internet'in nimetlerinden yararlanın ve google translate kullanın efem. İsveçce-->İngilizce çevirileri gayet başarılı. Birde kensinden izin alarak çaldığım Zelda'dan bir kısım koyam (Cem Yılmaz'ın kadınlar niye master degree yalancıdıra çok uyuyor sanki).

Sol Balon: Eee, Meksikada buluştuğun çocukla nasıl gitti?
Sağ Balon: Aa sağol. Ben aşk olduğunu sanıyordum ama aslında bel soğukluğu varmış.

30 Aralık 2009 Çarşamba

Sil Baştan




Yılbaşı gecesi için yapılmış olan Stockholm otel ve gece klübü rezervasyonunu 30 Aralık itibari ile iptal etmiş bulunmaktayım. Yarın Stockholm'e gidecek grup şimdiden içmeye başladılar içerde yeni yılı kutlamak için ,1 gece önceden. Bende anca çay içip tez yapayım zaten.

Neden iptal ettirdim sorusuna bende cevap veremiyorum; teze çalışmam gerek, çok masraflı , yarinki 23 kisilik grupda 3 saptan biri olmak vs. vs. Cevabın hangisi olduğunu seçemiyorum ama bildiğim şey kesinlikle teze zaman ayırmadığım için pişmanlık duyacağım malum 2-3 haftaya bitmesi gerekiyor. Planların gerisindeyim an itibari ile.

Neyse bu sene doğum günümü evde TV izleyerek geçirmiştim, yılbaşıda onu takip edecek gibi. 12de tez yazmak istemiyorum, malum bütün yılı tez yazarak geçirmeyim en iyisi o anda bir bardakda olsa birşeyler içmek, yıl güzel geçsin.

Şimdiden hepinize iyi yıllar!

29 Aralık 2009 Salı

"senden kasiyer felan olmaz"


Blogda her ne kadar İsveç ile ilgili bazı şeylere sövsem de, bakmayın siz, ben hayatımdan çok memnunum. Ne alkol satışının tekel olması, ne havası nede insanlarının öküzlüğü benim memnuniyetim için engel teşkil etmemekte. Bunun başlıca noktası ise buraya nereden geldiğimi bilmek olsa gerek.

Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliğinde de öğrenciyken, İzmir'de yeni açılan IKEA'ya başvurmuştum, duyduk ki gece rafları dolduracak part-time öğrenci arıyorlar. Neyse çağırdılar, gittik, önce dediler "sen mühendislik okuyorsun rakamlarla aran iyidir gel kasiyer yapalım". "İyi" dedim, ne diyeceğim. Ardından mülakatın son kısmı için mağaza müdürü ile görüştürdüler. Hatırladığım kadarıyla sadece 1-2 dakika sohbet ettik, ardından "senden kasiyer felan olmaz" dedi ve benle görüşmesi için lojistik müdürünü çağırdı odaya. O gün ben üniversite 2.sınıftaydım ve o gün çevre mühendisi adayı olarak son günümdü.

Tabii ki, geçen süre zarfında arkadaşlar, iş yerindekiler ve aile gibi destekleyen bir çok faktör var ise de; o kırılma anı olmasaydı muhtemelen şu anda vasıfsız bir çevre mühendisi olacaktım. İşte bu yüzden söverken, mutlu olmayıda bilmek gerek.

Urfa'lı Abi Ver Elini Öpeyim



Haber hürriyetin websayfasından. Dikkatimi çeken olay ise Urfa'lı iş adamının yaptığı. Ben size olayı özet geçeyim: Kıbrıs uçağı iptal ediliyor, yolcular protesto ediyor ve protesto sırasında urfalı iş adamı çantasından bir şişe viski çıkarıp, kalabalığa veriyor gazı:

"Buradan bir yere ayrılmıyoruz. İçkiler ve sigaralar benden"

İsveç de insanların birbirlerine içki ısmarlaması, Türkiye'nin AB'ye girmesi kadar kadar abesle iştigal bir hadise. Hatta adamlar ev partisine getirdikleri içkilerini, dibinde kalmışsa, eve dönerken hiç acımazlar birlikte götürürler.
Neyse ben haberi okudum hemen ardından açtım kariyer.net ile secretcv.com'u Türkiye de iş bakmaya başladım. Urfalı abi sağolsun ülkeme olan sevgimi arttırdı.

25 Aralık 2009 Cuma

Yırtık Dondan Çıkan İkili



Klibi, zaplerken geçen hafta TV de görmüştük ilk, hatta herkes aynı soruyu sordu birbirine:

Bu klip gerçek di mi?

Neyse gerçekmiş, hatta bu şansız olaydan iki gün sonra bi ev partisinde "check this cool song" diye biri çaldıki o anda TV de izleyen bizlerin hepsi ekrana bakıp "hakketen gerçekmiş laaann" diye tekrarladık. Aslında ne şarkının ne de klibin üstünde durmaya gerek var. Zaten sözleri "I'm on a boat, eveybody looking me cuz I'm sailing on a boat" olan bi şarkıyı buraya koymam saçma.
Ama şarkı çok feci dilime takıldı. Buda tezin yan etkilerinden biri olsa gerek di mi!
"I'm on a boat bitch. This boat is reall!!"

Winebook

Malum buaralar İsveç de noel tatili. İsveçliler için çok anlam ifade etsede, benim için sadece kapalı süpermarketleri ve system bolageti(alkol satan yer) ifade ediyor. O yüzden çarşamba günü iş yerinde topluca system bolaget'e gittik.


Resimdeki iş çantam biraz komik durmuş diye çekiverdim resmini. Aldığım şarap buranın köpek öldüreni, tabii 12 liraya köpeköldüren olur mu diyorsanız, onu bende diyorum merak etmeyin ama en ucuzu o. Karton şarapdan da hafta sonuna Sangria yapmayı planlıyorum, hadi hayırlısı.

13 Aralık 2009 Pazar

Göta Kanal 3

İsveç de bu sene vizyona giren film. Ben 1-2 nereye girdi diye merak ederken, wikide yazdığına göre 4'ü çekmeye başlamış, 5'in de senaryosu üzerinde çalışıyorlarmış. Demek ki yapımcılar Göta Kanaldan memnunlar.


Buarada Göta Kanal'ı Göteborg'dan başlayıp İsveç'in doğu sahiline kadar giden su kanalının ismiymiş. Bu bilgide filmin bize kattıkları olsun.

11 Aralık 2009 Cuma

Oldu mu José!

Hafızam yanıltmıyorsa İstanbul da lise'yi okurken dinlemeye başlamıştım Lounge FM'i (Istanbul 102.0). Ne İzmir'e taşınmam nede sonrasında İsveç'e taşınmam dinlememe engel oldu, malum radyonun sadece İstanbul da frekansı mevcut. Evde olduğumda netten açar dinlerim. Reklamlarda arada kendi organizasyonlarından bahsederler ki o radyonun sadık dinleyiciysiseniz genelde ilginizi çekecek isimlerdir.



Neyse beni bu post'u yazmaya iten isim: José González. İsmine aldanmayın kendisi İsveç'li olur. Zamanında biri tavsiye etmişti(ismini unuttum o kişinin kusura bakmasın), o gündür severim karanlık İsveç günlerinde güzel gider. Malum eleman bu hafta sonu İstanbul da çıkıyormuş. Adamla aynı ülkedeyim daha bir konserine gidemedim. Neden?? adam çıkmıyor sahneye kardeşim burada, gidiyor sağa sola, Stockholm'e gelince tık yok. Kıskandım ne yalan söyleyeyim. Buarada tanıtımlarda geçen "...Arjantin kökenli, İsveçli sanatçı...." olmamış. Kendisi Şili asıllıdır efem, bilgilerinize.

İki adette parçasını iliştireyim. Birincisi radyoda reklamlar da dönen parça Teardrop diğer ise benim favorim olan Down the Lines.




10 Aralık 2009 Perşembe

Finché c'è vita c'è speranza*


Başvurduğum işlerden gelen ret e-postalarına karşı vurdum duymaz bir yapıya sahip oldum. Ama mülakata çağrıldığım bir işten, ki kendisi aynı zamanda eski firmam olur, olumsuz geri-dönüş olmak biraz koydu. Geriye kalan tek şey başlığı anımsamak...

*: Hayat varsa, umut vardır.

8 Aralık 2009 Salı

Üçgen'e Son!

Yüksek öğrenim hayatım, nerede yaşarsam yaşayım üçgenler eşliğinde geçiyor. Aklınıza geometri gelmesin başka üçgen bu: İzmir de üniversite okurken, bir yandanda iş durumu vardı (eve ekmek parası getirirdim ağbeyy-emrahemrah). Bu nedenle ev-okul-iş, sırasıyla Karşıyaka-Buca*-Bornova üçgenini yapardım haftada 2-3 gün en az. Şekilde kolaylım cancanlı olsun;


İkinci üçgende bu sene İsveç'e kısmetmiş, yine aynı şekilde ev-okul-iş/Västerås-Eskilstuna-Örebro sıralamasıyla beni benden almakta kendisi. Hele buradaki toplu taşıma ücretleri ile finansal destek sağlayan bütün aileyide kendinden almakta. İş, tez işi olduğundan emrahemrah modlarına giremiyorum. Västerås yada Eskilstunadan Örebro'ya tren ile gitmenin maaliyeti 90 SEK (18TL), süresi her iki şehirden de 1 saat. Allahtan, Västerås ve Eskilstuna arasına birşey ödemiyorum, oda 30 dakika alıyor. Onunda şekli şurda;


Neyse yarın bu üçgenede son veriyorum Eskilstuna daki son dersime gideceğim , bidaha da gitmem. Ama kardeşim bu nedir çürüdüm trenlerde uyuya uyuya.


*: Buca'nın yanına yıldız koydum,söylemeden edemeyeceğim, üniversite Buca'da felan değildi, Buca diye geçiyor ama otoban yanında bir tepede, hatta tam ismi Tınaztepe. Allah taaa belasını versin oranın diyor ve geçen 4 seneme selâm ediyorum.

5 Aralık 2009 Cumartesi

Allahım Bu Nasıl Acıdır:Cacık!


Ayıptır sölemesi dün oda da çilingir sofrası kurduk. Tabiki gece sonunda bulaşıkların hiç birine dokunulmadı kaldılar oda da sabaha kadar. Yanlız o yemedeğimiz cacık neymiş öle. Birde içine 3-4 diş sarımsak basmıştım fazladan. Yok böyle ızdırap, sabah uyanıyorsun oda büsbütün sarımsak, üstüm başım, yatak halıya kadar sinmiş koku.

Nese cam kapı açık sirkülasyon yapıyoruz şimdi.

edit: camı kırdım ( 1 gün sonra)

4 Aralık 2009 Cuma

Gece Raporu

Gece 3 itibari ile evdeki durum
  • Salonda kanepede sevişen iki tip
  • Tuvalette deliği tutturmaya çalışan bir ispanyol ve ona deliği tutturmasında yardımcı olan fransız
  • Mutfakda kızamış patates yapmaya çalışan bi koreli
Tahmin etmek zor değil hepsi zil-zurna, benimse yarın 6da kalkmam gerekiyor. Şimdiden bana geçmiş olsun.

3 Aralık 2009 Perşembe

Tebrikler Sayın Hırsız

Hakketen tebrikler, bisikletimi çalmayıp onun yerine bisikletin üzerindeki kilidi çalan hırsıza. Bu ne düşüncedir, nasıl bir zekadır. Madem alıyorsun kilidi bisikletide al götür.

Sayın Hırsız! Bak sayın diyorum hala sana. Ben sana yapma demiyorum, hobi olarak yine yap.

Havalar Isınıyor. Yihuuu!



Evet evet saçmaladım! 2 gündür hava -7 lerde dolaşıyordu neyseki yine ısınıcak içimiz sıcacık hava ile(!) Bu arada resmin alt kısmına dikkatlice bakarsanız, güneşin doğuş ve batış saatini görebilirsiniz. Sanmayın ki güneş 8:30 da tepede parlıyor. Hayır efem, o güneş 8:30 da yavaş yavaş çıkmaya başlıyor ama nereyeee? Zilyon kat gri bulutun arkasına, yani siz onu göremiyorsunuz sadece sokak zifri karanlık olmuyor gri bi renkde takılıyorsunuz.
Daha fazla içinizi karartmayım, eğer bulunduğunuz yerde güneşi görebiliyorsanız, tadını çıkarın.
 

Free Blog Counter
Poker Blog