30 Mayıs 2012 Çarşamba

Zurnanın Son Deliği: Veggi Kebap Paella

Bu karışımı aklına getiren kişi olsa olsa, çok gezmiş hayal gücü yüksek biri olur. Ama bu hayalden kar yapma girişimini açıklayacak hiç bir mantıklı kelime bulamıyorum. Bırak 3'lü kombinasyonu, 2'lisi bile olmuyor.


Kebap Paella: Pilavüstü döner, pilava safran katılmışı hafiften
Veggi Paella: Sebzeli pilav, babanenin yaptığından
Veggi Kebap????????

Almanya'da Yaşamak ?!

Yeni geldiğim için bu aralar çok sık karşılaştığım bir soru olmaya başladı: Almanya'da yaşamak nasıl bişeyyy?

Genelde kem-küm diye cevap veriyordum ama ahanda cevap:



yazı ile: Almanya'da yaşamak, canın çektiğinde köşede ki bakkaldan sucuk ve yumurta almak demek.

5 Şubat 2012 Pazar

Aha da Başlıyorum!


Son post'un tarihi 9 Nisan 2010, aradan neredeyse 1,5 yıl geçmiş. Geçenlerde blog'a bir göz attım, hala yerinde duruyor mu diye. Tabii sadece göz atmak ile kalmayıp okudum güzelcene.

Vay arkadaş, ben blog'a yazmayı bıraktığım zaman İsveç'te işsiz güçsüz takılıyormuş. Üstünden neler geçmiş neler, hemde sadece son 1 yıl 7 ay gibi bir zamanda. Neyse tekrar başlıyorum artık,

buda ipucu olsun, yeni hayata dair

9 Nisan 2010 Cuma

Adam Olacaksin, Adam!!


Baslık biraz abes oldu ama dün künefe yaptım olay bundan ibaret. Katha'nın verdiği "ben künefe istiyorum" gazıyla giriştim. Aslında beklediğimden çok basitmiş: Kadayıf, tereyağ ve peynir gerekiyor. Türkiye'de dil peyniri kullanılıyor olsada burada tuzsuz bulabildiğim tek peynir olan mozerella ile de gayet yeniyor. Kasıp tarif felan veremeyeceğim, internette yeterince bulunmakta. Ama bir foto koymak gerek:


5 Nisan 2010 Pazartesi

I'm lovin' it!


Tabii ki McDonalds değil, o adam Jaime de la Fuente, ev arkadaşım. "it" diyorum çünkü bunu yapan canlı olamaz. Sauna partisine bir elinde şarabı diğer elinde sandwich(!) ile gelen adam ne olabilir ki başka. Eh be bilader 55 dereceydi içerisi, ben konsantre olmadan içeri giremiyorken senin bu yaptığın insanlık mı.

Sonuç olarak bu adamı seviyorum, o da beni seviyor mudur bilmiyorum ama bilgisarayının masaüstünde kendi resmimi görünce biraz gay gibi hissetmiştim.

4 Nisan 2010 Pazar

Salon Manzaraları

Bizim evin salonu malum. Haftasonu geceleri ne ile karşılacağınız pek belli olmuyor. Farklı zamanlarda telefonda çektiğim ama unuttuğum fotoğrafları yükledim sonunda. Tabii bunlar ben ayık yada fotoğraf çekebilecek kadar ayık olduğum zamanlardan. Benimde o koltukda çokça kez sızdığım olmuştur. Hey gidi salon sen nelere kadirsin. Sadece 5 metre uzaklıkdaki odalara gitmek yerine sana geliyoruz her seferinde.





Özet!

Çok anormal olmasa gerek uzun aralarım. Bayadır yazmıyorum, bahaneye de pek gerek yok, canım istemiyordu.
Özet diyorum gerçi ama çok da değişen birşey yok. Rastgele sıralamak gerekirsek;
  • Herşeyden önce hala işsizim. Bir iki kez yaklaştım ama olmadı.
  • Önce Türkiye'ye alıştırma olsun diye Berlin'e gittim oradan da Türkiye'ye. Özlemişim.
  • İsveç de kar kış varken İzmir-Marmaris süper geldi. Aile-arkadaşlar felam.
  • Tallinn'e gittim 15 İspanyol ile. Kimsenin İngilizce konuşmaması ile birlikte benim için 3 günlük sessiz bir gezi olarak kaldı aklımda.
  • Okulda İsveççe programa devam ediyorum ama nedense motivasyonum çok düşük. Galiba sınıftaki en gerilerden biriyim. Toparlamam lazım durumu.
  • Buraya nihayat bahar geldi, korkunç bir kışın ardından. "Korkunç" u ben demiyorum, istatistiksel olarak son 20 yılın en çetin kışı imiş (yılı götümden salladım ama istatiksel birşey olduğu doğru)
Durum budur, tekrar gaza geldim yazarım buaralar baya birşeyler. Gazı kesmek yok, takibe devam!

19 Ocak 2010 Salı

Hayat Ben Senin Taa .... Koyayım

Gece gece İsveç'in kışında izlediğim video aşağıdadır. Ben bu hayata sövmeyimde neye söveyim!

Okumuyorum kardeşim ben yaa, dönüyorum adaya.





8 Ocak 2010 Cuma

Vivir...



Con el alma ferrada
A un dulce recuerdo
que lloro otra vez

6 Ocak 2010 Çarşamba

Armstrong Halt Etmiş! (Neil olan)

Tez için küçük, benim için büyük bir adım!İsveçce basılmış olan bir kitapda bana gerekli bölümü -biraz sözlük yardımıylada olsa- okuyup/anlayıp/hatta tezde kullanıp gece gece sevindirik oldum. Saat erken olsa bütün aileyi ayağa kaldırırım. Üşenmedim birde 1930lardan kalan webkameram ile printscreen aldım.


Ayrıca, İsveçce'yi de karıya-kıza yazmak dışında ilk defa işe yarar bir şekilde kullandım, buda olayın diğer kısmı. Gerçi hangisi daha yararlı onu tartışabiliriz:) Geçen Mayıs da attığım posta bakıyorumda, vay be zaman ne çabuk geçiyor!

2 Ocak 2010 Cumartesi

7 Fark


Aradan tam 1 sene geçmiş benim bu fotoğrafı çekileli. Burak iki fotoğrafı üstüste koyarak yolladı bugün. Sıkıcı günün, gülümseten süprizi.

1 Ocak 2010 Cuma

1 Foto, 1 Gün, 1 An


Facebook da gördüğüm nadir güzel oluşumlardan. Grubun ismi zaten kendini anlatıyor o yüzden detaylı değinmeyeceğim. Önceden size belirtilen günde, bulunduğunuz yerel saat 14:55 olduğunda tek bir kare ile anı yakalıyorsunuz. Yeni yılın ilk "anı yakala" organizasyonu ise bugün yapıldı. Merak edenler ve bir sonraki "an"dan haberdar olmak isteyenler ise linki tıklayabilir. Bir kaç adet fotoğrafıda bu bahane ile paylaşmak istedim, organizasyonu düzenleyen arkadaştan izni alarak. Buyrun efem;


Singapur, Aslı Oral


Türkiye/İstanbul, Berke Gözüm


Buda benimki-şaşırmadınız herhalde teze çalışıyordum gördüğünüz gibi, İsveç/Västerås


Sudan/Khartoum, Merve Köse


Kanada/Toronto, Halil Tugal

31 Aralık 2009 Perşembe

Zelda:Stockholm işi karükatür



Dün geceki internet mesaim de yeni bir blog buldum, mutlu oldum. Hatun karikatürcü, belli gazatelerde yayınlanıyormuş! Bir de Zelda diye çizgi romanı var ki normal günlük hayatan anlatıyor, öle süper kahramanlar felam yok etrafta. İlk okuduğumda direk aklıma American Splendor geldi -bilmeyenler için American Splendor: Hastenede çalışan sıradan bir memur kendi sıkıcı hayatını çizilmişti, bildiğim kadarıyla buda ilk kahramansız çizgi romandı- Neyse efendim ben baya bir eğlendim hem blog'u okurken hem de Zelda'yı kurcalarken.

Blog'a bakınmak isteyenler için tıklayınız şuraya. Blog İsveçce ama internet'in nimetlerinden yararlanın ve google translate kullanın efem. İsveçce-->İngilizce çevirileri gayet başarılı. Birde kensinden izin alarak çaldığım Zelda'dan bir kısım koyam (Cem Yılmaz'ın kadınlar niye master degree yalancıdıra çok uyuyor sanki).

Sol Balon: Eee, Meksikada buluştuğun çocukla nasıl gitti?
Sağ Balon: Aa sağol. Ben aşk olduğunu sanıyordum ama aslında bel soğukluğu varmış.

30 Aralık 2009 Çarşamba

Sil Baştan




Yılbaşı gecesi için yapılmış olan Stockholm otel ve gece klübü rezervasyonunu 30 Aralık itibari ile iptal etmiş bulunmaktayım. Yarın Stockholm'e gidecek grup şimdiden içmeye başladılar içerde yeni yılı kutlamak için ,1 gece önceden. Bende anca çay içip tez yapayım zaten.

Neden iptal ettirdim sorusuna bende cevap veremiyorum; teze çalışmam gerek, çok masraflı , yarinki 23 kisilik grupda 3 saptan biri olmak vs. vs. Cevabın hangisi olduğunu seçemiyorum ama bildiğim şey kesinlikle teze zaman ayırmadığım için pişmanlık duyacağım malum 2-3 haftaya bitmesi gerekiyor. Planların gerisindeyim an itibari ile.

Neyse bu sene doğum günümü evde TV izleyerek geçirmiştim, yılbaşıda onu takip edecek gibi. 12de tez yazmak istemiyorum, malum bütün yılı tez yazarak geçirmeyim en iyisi o anda bir bardakda olsa birşeyler içmek, yıl güzel geçsin.

Şimdiden hepinize iyi yıllar!

29 Aralık 2009 Salı

"senden kasiyer felan olmaz"


Blogda her ne kadar İsveç ile ilgili bazı şeylere sövsem de, bakmayın siz, ben hayatımdan çok memnunum. Ne alkol satışının tekel olması, ne havası nede insanlarının öküzlüğü benim memnuniyetim için engel teşkil etmemekte. Bunun başlıca noktası ise buraya nereden geldiğimi bilmek olsa gerek.

Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliğinde de öğrenciyken, İzmir'de yeni açılan IKEA'ya başvurmuştum, duyduk ki gece rafları dolduracak part-time öğrenci arıyorlar. Neyse çağırdılar, gittik, önce dediler "sen mühendislik okuyorsun rakamlarla aran iyidir gel kasiyer yapalım". "İyi" dedim, ne diyeceğim. Ardından mülakatın son kısmı için mağaza müdürü ile görüştürdüler. Hatırladığım kadarıyla sadece 1-2 dakika sohbet ettik, ardından "senden kasiyer felan olmaz" dedi ve benle görüşmesi için lojistik müdürünü çağırdı odaya. O gün ben üniversite 2.sınıftaydım ve o gün çevre mühendisi adayı olarak son günümdü.

Tabii ki, geçen süre zarfında arkadaşlar, iş yerindekiler ve aile gibi destekleyen bir çok faktör var ise de; o kırılma anı olmasaydı muhtemelen şu anda vasıfsız bir çevre mühendisi olacaktım. İşte bu yüzden söverken, mutlu olmayıda bilmek gerek.

Urfa'lı Abi Ver Elini Öpeyim



Haber hürriyetin websayfasından. Dikkatimi çeken olay ise Urfa'lı iş adamının yaptığı. Ben size olayı özet geçeyim: Kıbrıs uçağı iptal ediliyor, yolcular protesto ediyor ve protesto sırasında urfalı iş adamı çantasından bir şişe viski çıkarıp, kalabalığa veriyor gazı:

"Buradan bir yere ayrılmıyoruz. İçkiler ve sigaralar benden"

İsveç de insanların birbirlerine içki ısmarlaması, Türkiye'nin AB'ye girmesi kadar kadar abesle iştigal bir hadise. Hatta adamlar ev partisine getirdikleri içkilerini, dibinde kalmışsa, eve dönerken hiç acımazlar birlikte götürürler.
Neyse ben haberi okudum hemen ardından açtım kariyer.net ile secretcv.com'u Türkiye de iş bakmaya başladım. Urfalı abi sağolsun ülkeme olan sevgimi arttırdı.

25 Aralık 2009 Cuma

Yırtık Dondan Çıkan İkili



Klibi, zaplerken geçen hafta TV de görmüştük ilk, hatta herkes aynı soruyu sordu birbirine:

Bu klip gerçek di mi?

Neyse gerçekmiş, hatta bu şansız olaydan iki gün sonra bi ev partisinde "check this cool song" diye biri çaldıki o anda TV de izleyen bizlerin hepsi ekrana bakıp "hakketen gerçekmiş laaann" diye tekrarladık. Aslında ne şarkının ne de klibin üstünde durmaya gerek var. Zaten sözleri "I'm on a boat, eveybody looking me cuz I'm sailing on a boat" olan bi şarkıyı buraya koymam saçma.
Ama şarkı çok feci dilime takıldı. Buda tezin yan etkilerinden biri olsa gerek di mi!
"I'm on a boat bitch. This boat is reall!!"

Winebook

Malum buaralar İsveç de noel tatili. İsveçliler için çok anlam ifade etsede, benim için sadece kapalı süpermarketleri ve system bolageti(alkol satan yer) ifade ediyor. O yüzden çarşamba günü iş yerinde topluca system bolaget'e gittik.


Resimdeki iş çantam biraz komik durmuş diye çekiverdim resmini. Aldığım şarap buranın köpek öldüreni, tabii 12 liraya köpeköldüren olur mu diyorsanız, onu bende diyorum merak etmeyin ama en ucuzu o. Karton şarapdan da hafta sonuna Sangria yapmayı planlıyorum, hadi hayırlısı.

13 Aralık 2009 Pazar

Göta Kanal 3

İsveç de bu sene vizyona giren film. Ben 1-2 nereye girdi diye merak ederken, wikide yazdığına göre 4'ü çekmeye başlamış, 5'in de senaryosu üzerinde çalışıyorlarmış. Demek ki yapımcılar Göta Kanaldan memnunlar.


Buarada Göta Kanal'ı Göteborg'dan başlayıp İsveç'in doğu sahiline kadar giden su kanalının ismiymiş. Bu bilgide filmin bize kattıkları olsun.

11 Aralık 2009 Cuma

Oldu mu José!

Hafızam yanıltmıyorsa İstanbul da lise'yi okurken dinlemeye başlamıştım Lounge FM'i (Istanbul 102.0). Ne İzmir'e taşınmam nede sonrasında İsveç'e taşınmam dinlememe engel oldu, malum radyonun sadece İstanbul da frekansı mevcut. Evde olduğumda netten açar dinlerim. Reklamlarda arada kendi organizasyonlarından bahsederler ki o radyonun sadık dinleyiciysiseniz genelde ilginizi çekecek isimlerdir.



Neyse beni bu post'u yazmaya iten isim: José González. İsmine aldanmayın kendisi İsveç'li olur. Zamanında biri tavsiye etmişti(ismini unuttum o kişinin kusura bakmasın), o gündür severim karanlık İsveç günlerinde güzel gider. Malum eleman bu hafta sonu İstanbul da çıkıyormuş. Adamla aynı ülkedeyim daha bir konserine gidemedim. Neden?? adam çıkmıyor sahneye kardeşim burada, gidiyor sağa sola, Stockholm'e gelince tık yok. Kıskandım ne yalan söyleyeyim. Buarada tanıtımlarda geçen "...Arjantin kökenli, İsveçli sanatçı...." olmamış. Kendisi Şili asıllıdır efem, bilgilerinize.

İki adette parçasını iliştireyim. Birincisi radyoda reklamlar da dönen parça Teardrop diğer ise benim favorim olan Down the Lines.




10 Aralık 2009 Perşembe

Finché c'è vita c'è speranza*


Başvurduğum işlerden gelen ret e-postalarına karşı vurdum duymaz bir yapıya sahip oldum. Ama mülakata çağrıldığım bir işten, ki kendisi aynı zamanda eski firmam olur, olumsuz geri-dönüş olmak biraz koydu. Geriye kalan tek şey başlığı anımsamak...

*: Hayat varsa, umut vardır.

8 Aralık 2009 Salı

Üçgen'e Son!

Yüksek öğrenim hayatım, nerede yaşarsam yaşayım üçgenler eşliğinde geçiyor. Aklınıza geometri gelmesin başka üçgen bu: İzmir de üniversite okurken, bir yandanda iş durumu vardı (eve ekmek parası getirirdim ağbeyy-emrahemrah). Bu nedenle ev-okul-iş, sırasıyla Karşıyaka-Buca*-Bornova üçgenini yapardım haftada 2-3 gün en az. Şekilde kolaylım cancanlı olsun;


İkinci üçgende bu sene İsveç'e kısmetmiş, yine aynı şekilde ev-okul-iş/Västerås-Eskilstuna-Örebro sıralamasıyla beni benden almakta kendisi. Hele buradaki toplu taşıma ücretleri ile finansal destek sağlayan bütün aileyide kendinden almakta. İş, tez işi olduğundan emrahemrah modlarına giremiyorum. Västerås yada Eskilstunadan Örebro'ya tren ile gitmenin maaliyeti 90 SEK (18TL), süresi her iki şehirden de 1 saat. Allahtan, Västerås ve Eskilstuna arasına birşey ödemiyorum, oda 30 dakika alıyor. Onunda şekli şurda;


Neyse yarın bu üçgenede son veriyorum Eskilstuna daki son dersime gideceğim , bidaha da gitmem. Ama kardeşim bu nedir çürüdüm trenlerde uyuya uyuya.


*: Buca'nın yanına yıldız koydum,söylemeden edemeyeceğim, üniversite Buca'da felan değildi, Buca diye geçiyor ama otoban yanında bir tepede, hatta tam ismi Tınaztepe. Allah taaa belasını versin oranın diyor ve geçen 4 seneme selâm ediyorum.

5 Aralık 2009 Cumartesi

Allahım Bu Nasıl Acıdır:Cacık!


Ayıptır sölemesi dün oda da çilingir sofrası kurduk. Tabiki gece sonunda bulaşıkların hiç birine dokunulmadı kaldılar oda da sabaha kadar. Yanlız o yemedeğimiz cacık neymiş öle. Birde içine 3-4 diş sarımsak basmıştım fazladan. Yok böyle ızdırap, sabah uyanıyorsun oda büsbütün sarımsak, üstüm başım, yatak halıya kadar sinmiş koku.

Nese cam kapı açık sirkülasyon yapıyoruz şimdi.

edit: camı kırdım ( 1 gün sonra)

4 Aralık 2009 Cuma

Gece Raporu

Gece 3 itibari ile evdeki durum
  • Salonda kanepede sevişen iki tip
  • Tuvalette deliği tutturmaya çalışan bir ispanyol ve ona deliği tutturmasında yardımcı olan fransız
  • Mutfakda kızamış patates yapmaya çalışan bi koreli
Tahmin etmek zor değil hepsi zil-zurna, benimse yarın 6da kalkmam gerekiyor. Şimdiden bana geçmiş olsun.

3 Aralık 2009 Perşembe

Tebrikler Sayın Hırsız

Hakketen tebrikler, bisikletimi çalmayıp onun yerine bisikletin üzerindeki kilidi çalan hırsıza. Bu ne düşüncedir, nasıl bir zekadır. Madem alıyorsun kilidi bisikletide al götür.

Sayın Hırsız! Bak sayın diyorum hala sana. Ben sana yapma demiyorum, hobi olarak yine yap.

Havalar Isınıyor. Yihuuu!



Evet evet saçmaladım! 2 gündür hava -7 lerde dolaşıyordu neyseki yine ısınıcak içimiz sıcacık hava ile(!) Bu arada resmin alt kısmına dikkatlice bakarsanız, güneşin doğuş ve batış saatini görebilirsiniz. Sanmayın ki güneş 8:30 da tepede parlıyor. Hayır efem, o güneş 8:30 da yavaş yavaş çıkmaya başlıyor ama nereyeee? Zilyon kat gri bulutun arkasına, yani siz onu göremiyorsunuz sadece sokak zifri karanlık olmuyor gri bi renkde takılıyorsunuz.
Daha fazla içinizi karartmayım, eğer bulunduğunuz yerde güneşi görebiliyorsanız, tadını çıkarın.

29 Kasım 2009 Pazar

Sağol Be!

Emirates Cargo'nun bana uygun gördüğü iş, üstüne çok konuşmaya gerek yok gerçi. Bide utanmadan demiyorlar mı " ...that much your job preference criteria".

24 Kasım 2009 Salı

Steak a la Toulouse

Aslında Fransızlar ihtilal sırasında Madam Antoinette'yi boşuna harcamışlar. Teyzemiz malum ekmek ve pasta arasındaki bağı kuran insan, "ekmek bulamazsanız, pasta yiyin". Aşağıda ki eski Fransızların ne yaptığını görünce anlayacaksınız ki, teyze aslında cümleyi halka uyarlamış.

Tarif, 1800lerdeki bir Fransız aristokratın kendi kişisel yemek kitabından. Yanlız videonun başında hemen 3 tane biftek görüpde yemeğin 3 kişilik olduğunu sanmayın, sona doğru gidince nedemek istediğimi anlıyorsunuz.




Lakin videoyu izlediğinizi sanarak anlatıyorum: Ben o adama kafa tekme tokat girerim! Ya madem atacan o gül gibi iki parçayı, ulem bitanesini yataydan kes ikiye al sana kalkan niyetine iki parça et, niye ziyan ediyorsun ikisini birden. Aristokrasini, burjuva ayaklarını geçtim o yerken ağzından çıksan ses beni bitirdi hele o şarabıda içerken bi ağız gargarası sesi çıkarıyor ya, off off.

Buarada ismi çok çekici olsada bence tarifde de çok bişi yok al eti - sür hardalı - koy ateşe.

21 Kasım 2009 Cumartesi

İspanyol Tipi Bilim


Hep İsviçre yada İngiltere de ki mi üniversiteler araştırma yapacak! Yok kuru üzüm kanseri yenermiş... Domates kan yaparmışş.. vs. vs. Al buda İspanyol araştırımacıların sonuçları:

"İçki Erkeklerin Kalbine Yarıyor"

Zaten arada anlatıyorum bizim evdeki İspanyolları, bunların bilim adamı versiyonu da pek farklı değillermiş anlaşılan. Hele haberde geçen "..bazı durumlarda içkide ölçüyü kaçırmanın dahi erkeklere yaradığını söylüyor." bu cümle beni araştırmanın İspanyol bilimadamları tarafından yapıldığına ikna etmeye yetti.


Arada bilime sövdüğüm oluyor ama sen bilimini böyle yap, canımı ye. Ne hep öle iç karartıcı haberler,"Hepiniz öleceksinizzzz uleynn,Kanser olacaksınızz kanseerrr" diye. Al bak, bir iki İspanyol phD araştırma grubuna, gör araştırmanın yönü nasıl değişiyor.

Buarada BBC Türkçe sitesi çok güzel olmuş. Uzun süredir günlük okuyabileceğim düzgün bir haber portalı arıyordum. Beni yarı porno yarı magazin Hürriyet web sayfasından kurtardıkları için ayrıca teşekkürler. Haberde oradan

18 Kasım 2009 Çarşamba

Şerefsizim Aklıma Gelmişti(!)



Malum tez için akademisyen amcaların makalelerini yada konu üzerine yazılmış tezleri felam kurcalıyorum çokca. Baştan söyleyeyim: Hepsine kafam girsin. Muhtemelen yukarıdakı tezinde sahibi benle aynı düşümüş olacakki150 sayfalık master tezi yazdıkdan sonra oda sokarım böle bilime diyip gördüğüm en güzel motivasyon cümlesini koymuş tezinin başına.


Genelde malum bu akademisyenci amcalar pek bi ciddilerdir, pek bi bilime felam kafa yorarlar(en azından dışardan öle duruyor). Ne diyim, benim gibi sıradan şeyler onlar için boş anlamsızdır, yapaydır, kendilerine birşey katmaz. Hatta bu motivasyon cümleleride genelde cok allı pullu saçma sapan kasış bir İngilizceye sahip olur, karizmatik olsun felam diye. Aslında bu İngilizcenin bizim dilimizdeki karsılığı Bülent Ersoy Türkçesidir, gersini siz anlayın artık.


Bende tez bitince böyle bişiler bulmak istıyorum gerçekten beni yansıtıcak birşey. Aklıma ilk gelen Erman Toroğlu yada Ahmet Çakar felam geliyor onlardan bir alıntı güzel olabilirdi. Gerçi onuda İngilizceye çevirince anlamı felam kaybolur vurguyu yapamayız. Neyse daha doğmamış tez için isim bulmaya calısmak gibi, bunu ilerde düşünürüm artık.


”…hepsinin canı cehenneme… insanlık için çalıştık sokakta kaldık, atom fiziği de profesörlük de yerin dibine batsın …”

Kadir İnanır

13 Kasım 2009 Cuma

Memory of "common friend of everyone"


Ta ki video'yu görene kadar müzik videosunu mu koysam yoksa direk şarkıyı mı yüklesem kararsızdım. Video'nun başındaki konuşmada bir cümle yetti.

- common friend of everyone (Eugane şarkıyı kime yazdığından bahsederken)

9 Kasım 2009 Pazartesi

Kofola






Hala üşenip yazmadım Bratislava'yı ancak oradan aklımda kalan Kofola'yı yazam. Aslında ilk bakışda dark bira'ya benziyor en azından ilk baktığımda ben öle sanmıştım. Yer:Pub, İçiçi Kitle:Gençler, olunca aklıma başka bir ihtimalde gelmedi. Velhasıl kelam kendisi ne Bira nede başka bir şey, sadece Kofola. According to Wikipedia(tez artık rüyalarıma giriyor), Kofola karbon bazlı hafif-içecek'mişşş. Ama hem sunum hem görünüş olarak bildiğin bira gibi duruyo, aslında tadıda koladansa daha fazla alkollü içecek gibi, ancaksız alkolsüz. Neyse bu saçma sapan açıklamalar yerine resime bakabilirsiniz.


Anlamadığım konuya gelince böyle bir içeceğin niye diğer ülkelerde yaygınlaşmadığı, özellikle sunum açısından. Bir ara bizde Ritmix diye yer gök inlemişti ama sonuç:sıçışş. Çünkü bar'a giden hiç bir insan elinde ananaslı ritmix şişesi ile takılmak istemez(en azından birayı seven ben). Kofola sadece Çek Cumhuriyeti ve Slovakyada tüketiliyormuş. Hatta pazardaki en fazla tüketilen 3. içecek olarak. Demekki birayı seven milletlerde bu iş tutmuş. Zaten kısa Bratislava tecrübesinde de barda insanların akşamda olsa gündüzde olsa Kofola'yı sık tükettiğidi. Özellikle millete alkolsüz güzel bir alternatif sunulması güzel olur. Daha bir bar/pub adabında duruyor. Hem bira gibi takılıyorsun hemde alkol almıyorsun barda elinde meyve suyuyla durmakdan çok daha çekici.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Temiz Kulaklıkların Sırrı(!)


Direk kulaklığa uyguladığım dayanıklılık testini anlatayım: Bir adet kulaklık alınır önce kotun cebine konur, o kot ters yüz edilir ve çamaşır makinesine 40 derecede 1saat 15dakika yıkanır. Ters yüz etmedeki amaç cep dışarı baksın, kulaklık suyu deterjanı daha iyi emsin diye. Yanlış anlaşılmasın olayın kotla alakası yok hanii. Sonra o kot çıkarılıp, çamaşırlığa asılır taki kulalık kuruyana kadar. Yaklaşık 1 günün ardından kulaklık tekrar çıkarılıp denenir. Sonuç: Kusursuz.

Yaptığım salaklıkdan daha çok beni şaşırtan o kulaklığın çalışması, hatta sesinde hiç bir sorun yok. Hem yıkamış oldum temiz oldu.
Adamlar ne kulaklık yapmış be!

6 Kasım 2009 Cuma

Notum/Notun/Notsun


  • Bu havadan nefret ediyorum, yok yok soğuk felam değil bildiğin paso bi karanlık bi sisli gizemli. Batmen deki Gothemcity mübarek, bence ismide Gothenburgdan(Göteburg'un inglizcesi)geliyor ya oranın neyse.
  • Tez anamı ağlatıyor. Her okunan makale yada edinilen bilgi tezi daha da karmaşık hale getiriyor.
  • Bot giymeye başladım gene. Bunlarla yüreyemiyorum ben. Kadinlarin topuklu ayakkabı ile yürüyünce girdiği şekilden şekle giren yaşam formuna büründüm.
  • Zaten İsveçden önceki periyodu İzmir-Marmaris/İçmeler arası geçen bi insanda ne bot ne palto gezer ki. Yamulmuyorsa, bu botu teyzem bana lise 2 de felam aldıydı. Hala yeni gibi. Olan güzelim sandeletlerime oldu.
  • Hava fizyolojimide etkiliyor, böle bitkin yorgun hallerdeyim. Tekraren fazla uyumaya başladım. Tavuk misali 11 de yatakdayım her akşam.
  • Bugün zoraki partiye gideceğim kendimi tekrar aktif hale getirmem gerek. Parti zaten uzakda değil, uzak olsa kıçımı kaldıramam. Benim koridor da olacak. System Bolaget’e gitmek gerek.
  • Tatile ihtiyacım var desem adamı döverler valla. Haftasonu zaten hafif bir tatildeydim. Ahaa tatil mi dedim? Onu yazmayı unuttuk.
  • Bugün audioslave dinlerken pek yeni dinleyecek birseyler bulamadığımı fark ettim. Yeni güzel gruplara ihtiyaç var. Bu arada Beirut'un son albümü olmamış. cıkcıkcık....
  • Artik yeni tanıştığım her kadına çekinmeden soracağım ”bayyann göğüsleriniz mi küçük anam yoksa sen kambur musun” Hem göğüsleri küçük hemde kambur duran birini gormustum gecen sene. Rakim -2 oluyor o zaman. Fecii fecii

4 Kasım 2009 Çarşamba

Vay A.Q


Bugün eve dönerken trende makale okuyordum belki tezde işe yarar diye. Makale bitip baştan bi kontrol ederken fark ettim ki; cümlenin birini gayri ihtiyari karalıyıp , yanınada yorumda bulunmuşum. Kendi yaptığım şeye şaşırıp birde başkası yapmış gibi fotoğrafını çekiverdim.


Resime çift tıklarsanız çizdiğim cümle okunabiliyor.Lisans da çevre mühendisliği okuduğum zamanlar, hangi ders hangi hoca hiç hatırlamıyorum, ama aklımda kalan yenilenebilir enerji kaynağını en çok Finliler kullanıyor oda %16 olduğuydu. Demek ki yalanmış yada bilgi çok eski.

Makaleden teze bişi çıkmadı ama bloga girdi kendisi. Amaa hakket vay anasını adamlar bitirmiş olayı.

Cümle temiz bir şekilde: "As a consequence of the fact that all the electricity in Norway is produced by hydro-electric power stations."

29 Ekim 2009 Perşembe

İsveçde Sıçtım Mavisi


Sıçtın mavisi, aslında her öğrencinin kelime haznesinde bulunur. Ama yinede bilmeyenler için ekşisözlükden cikitamuz'un tanımını koyayım;

"ertesi sabah sınavın vardır ve sen çalışmaya 12 de başlamışsındır. acayip uykun vardır sürekli esnersin hiç birşey anlamasın. sonra bir anda sana bir enerji gelir. "tamam abi yaa anliyorum yapıyorum ben bu işi" dersin ama o da ne camdan bi bakarsın ki garip bir mavi... "sıçtım!" işte o mavi sıçtım mavisidir..."

Türkiye deyken final dönemlerinden önce arada sırada görürdüm kendisini, genelde sabah 5 den sonra ortaya çıkardı. Anlardım geriye 2-3 saatlik bir süre kaldı, ya biraz kestirir yada bele kuvvet deyip devam ederdim çalışmaya(yalan..bu sadece 1-2 kez oldu).


Kviksund-İsveç
resim çakma/çarpma değildir


Bugünde mavisi olmasada sıçtığım günlerden biri galiba, yarına yetiştirilecek bir rapor ve yapılacak bir sunum var. Bu sırada aklıma geldi o sıçtın mavisi nasıl olur İsveç de acepp diye. Malumunuz kışları burada güneş 8-9 itibari ile doğuyor. Durumu o anda fark eden birisinin sınavı gündüz seansındaysa, zaten sıçmayı geçtim kafadan sınavı kaçırmış olur. Herhalde olsa olsa "sulu sıçtın mavisi" olur o.

p.s: yazında tersi oluyor ondan niye bahsetmedim derseniz,size, yahu yazın ne sınavı güzel kardeşim demekle yetinirim.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Nite Monologue


-alcohol?
-no, thanks.
-...
-just kiddin'

27 Ekim 2009 Salı

Yak Anasını Satayım

Kaldığım evde İspanyol öğrencilerin her akşam bir tane yakmasına(sigara değil,diğeri) alıştım sayılır. İstinasız her İspanyol, akşam TV izlerken yada xbox oynarken yakıyorlar. Onlar için özel bir durum veya farklı birşey değil. Türkiye de en azından içenlerden gördüğüm kadarı ile, farklı/özel bir durum, hatta bulununca bayram olmuşcasına sevinirdi arkadaşlarım, 1-2 gün önceden hazırlık bile yaparlardı sadece o an için.

Dün İspanyol ev arkadaşım, artık olayı o kadar basitleştirdi ki, bir kaç dakika affallayıp baktım, sonrasında ile cep telefonu ile o anı ölümsüzleştirmeye çalıştım. Fotoğraf aşağıda. Fotoğrafın hikayes ise, arkadaş sykpe da annesi ve annanesi ile konuşurken üstüne bir tane yakıyor. Anne ile konuşmak bu olsa gerek:) Yak anasını satayım.

Bu arada meretin İspanyolca adlarından biri: El tabacco de la Turca (Türk tütünü)

Orgasm for your feet!

Yolda yürürken bir dükkanın vitrininde dikkatimi çekti. Aslında kafamda resmini koymak vardı ama videosunu buldum. Slogan biraz bizim arkadaş arası konuşmalarımıza benzemiş gibi, "giy bak, ayakların orgazm olacak oğlummm!".


24 Ekim 2009 Cumartesi

Tespit


"Herkes annesine aşıktır, aşık olacağı kadının da ona benzemesini ister..."

Bugün bir röpartajda okudum bunu acaba kadınlarla aramdaki sorun burada mı?
 

Free Blog Counter
Poker Blog